Türkiye’de bakır kullanımı 2030’da 20 bin tona ulaşacak
İSO, yeşil üretime ve dijital dönüşüme uyum halinde katma değeri yüksek ürün geliştirerek bakır üretiminde ihracatı artırmak ana hedefiyle Ulusal Bakır Zirvesi’ni, İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde düzenledi. Ekinlikte konuşan Bahçıvan, küresel rekabetin her geçen gün daha zorlu hale geldiğini belirterek, sanayi sektörünün, sürdürülebilir ekonomik büyümenin ve toplumsal kalkınmanın temel unsuru olarak öne çıktığını söyledi. Sanayi ve üretimin temel girdilerinden birinin ham madde olduğunu, sanayide metal ham madde denilince akla ilk gelen ürünler arasında bugünkü etkinliğin konusunu oluşturan bakır ve bakır alaşımlarının yer aldığını anlatan Bahçıvan, insanlığın kullandığı ilk metallerden biri ve ilk alaşımın komponenti olmasının bakırı kadim bir malzeme haline getirdiğini, birçok sektör açısından kritik ham madde olarak da stratejik önem taşıdığını aktardı. Bahçıvan, şöyle devam etti: “Bakır, özellikle otomotiv, enerji, beyaz eşya ve elektronik gibi katma değerli sanayilerde kritik bir bileşen. Enerji altyapısı, yenilenebilir enerji ve elektrikli araç teknolojileri gibi geleceğe yönelik yatırımların çoğalmasıyla, bakırın sanayideki önemi her geçen gün artmaktadır. İstanbul Sanayi Odası olarak 2022 yılında yayımladığımız Bakır ve Bakır Alaşımları Sanayii İmalat Sanayii sektör raporuna göre, Türkiye’de güneş paneli, rüzgar tribünü ve elektrikli otomobillerde 2020 yılında 2 bin 200 ton bakır kullanılmışken, bu rakamın 2025 yılında 6 bin 700 tona, 2030 yılında ise yaklaşık 20 bin tona ulaşması beklenmektedir. Bu rakamlar bile bakırın yakın gelecekte sanayimiz için önemini ortaya koymak için yeterlidir. İşte bu noktada, bugün kamu, STK ve sanayi temsilcileri, değerli akademisyenler ve öğrencilerimizle bakır sektörünün geleceğini değerlendirmek üzere bir araya gelmiş olmayı çok anlamlı buluyorum.”
“Türk bakır sektörü küresel ölçekte önemli bir konuma sahiptir. Rafine bakır üretim kapasitesinde ve tüketimde dünyada ilk 10 ülke arasında yer alan sektör, net ithalatçı konumuna rağmen otomotiv, beyaz eşya, inşaat gibi temel ihracatçı sektörlerde girdi olarak kullanılması nedeniyle ülkemizin katma değerine dolaylı yoldan çok önemli katkı sağlamaktadır” değerlendirmesini yapan Bahçıvan, şöyle devam etti: “Uluslararası standartlarda mamul üretebilen, piyasa ve talep koşullarına uyum gücü yüksek firmalarımızın yer aldığı bu sektörde Türkiye, büyüyen coğrafyalara yakınlığının yanı sıra teknik bilgi ve deneyimi ile küresel değer zincirlerindeki dönüşümden pay almaya aday. Bununla birlikte, ülkemizde izabe tesislerinin yetersizliği, bakırın ne yazık ki işlenmeden yurt dışına gönderilmesine ve ülkemizde kalması gereken katma değerin yurt dışına transfer edilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle gerek kendi bakırımızı gerekse başka ülkelerin bakırını işlemek üzere lojistik olarak elverişli yerlere yeni izabe tesisleri kurulmalıdır.” Bahçıvan, küresel ticaretin dinamiklerini değiştiren yeşil ve dijital dönüşüm açısından bakıldığında bakır sektörünün bu alanda riskleri kadar avantajlarının da olduğunu gördüklerini vurguladı. Bakırın, yapısı gereği performans kaybı olmadan tekrar tekrar geri dönüştürülüp kullanılabilen birkaç ham maddeden biri olduğunu, yenilenebilir enerjideki yoğun kullanımı ve yeşil dönüşüm açısından avantaj sunduğunu ifade eden Bahçıvan, bununla birlikte sektörün su kullanımı, atık üretimi ve sera gazı emisyonları gibi çevresel risklerle karşı karşıya bulunduğuna dikkati çekti. Bahçıvan, “Bakır sektörü, sadece ham madde olarak değil, aynı zamanda katma değerli ürünlerin geliştirilmesiyle de ekonomimize katkı ve istihdam oluşturma potansiyeline sahip. Sektör hem yerel hem de küresel ekonomide önemli bir rol üstlenmiş durumdadır” diye konuştu. Sektörün küresel rekabette öne çıkmasında AR-GE ve inovasyon çalışmalarının önem taşıdığının altını çizen Bahçıvan, yüksek saflıkta bakır üretiminin daha verimli işleme teknolojileri ve geri dönüşüm süreçlerinin geliştirilmesiyle bu alandaki rekabet gücünü artıracağını, yerli teknolojilerin geliştirilmesi ve üniversite sanayi iş birlikleri yoluyla endüstriyel uygulamalarda daha yenilikçi çözümlerle kullanılarak sektöre önemli katma değer sağlayacağını dile getirdi.
Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “AR-GE çalışmaları ve inovasyon projelerinde üniversitelerle iş birliği yapmak, sektöre hem bilgi transferi sağlayacak hem de yeni teknolojilerin uygulanabilirliğini hızlandıracaktır. Üniversite sanayi iş birliği kapsamında yürütülecek ortak araştırmalar ve açılacak ortak araştırma laboratuvarları, sektöre yetenekli insan kaynağı kazandırırken inovasyon ekosisteminin güçlenmesine katkı sağlayacak; bu iş birlikleri sektörün AR-GE teşviklerinden daha etkin yararlanmasına ve projelerin hızla hayata geçirilmesine imkan tanıyacaktır. Bu noktada, bakır sektörüne yönelik teknoloji ihtiyaçlarının belirlenmesi, AR-GE faaliyetlerinin yürütülmesi, gerekli insan kaynağının yetiştirilmesi ve sektörün uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesi için enstitü benzeri bir yapılanma faydalı olacaktır. Bunun da en doğru adresinin İstanbul Teknik Üniversitemiz olacağı görüşündeyim. Yüksek katma değerli ürünlerin üniversitelerimizdeki bilgi birikiminin ürüne dönüştürülmesi ile ortaya çıkabileceğinin bilincindeyiz. Üniversitelerdeki akademik bakış açısının, sanayinin ticari tecrübesiyle buluşması, ülkemizin rekabet gücünün arttırılması için kritik bir öneme sahip. Bu çerçevede ülkemizin en önemli üniversitelerinden olan İTÜ ile Türkiye sanayi sektörünün yüzde 40’ını temsil eden İstanbul Sanayi Odasının öncü bir rol üstlendiğini söyleyebilirim.” İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. Hasan Mandal ise “Sektörün lokomotif olduğu girişimlerin daha başarılı olduğunu bir akademisyen olarak da söylemem lazım. Diğer türlü mutlaka akademik camianın yaptığı katkılar hem de akademik toplantılar önemli” dedi. Mandal, bakırın hem ısı hem de elektriksel anlamda iyi bir iletken olduğunu vurguladı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Çetin Tecdelioğlu da bakırın katma değerinin biraz düşük olduğunu, daha çok işlenmesi gerektiğini söyledi. Tecdelioğlu, “Bu konuyla ilgili tüm paydaşlarımız hem Ticaret Bakanlığından paydaşlarımız hem de Sanayi Bakanlığından paydaşlarımız bizlerle beraber oldular. Katma değerli ürün üretmek önemli. Bakırın biz neredeyse yüzde 95’ini ithal ediyoruz. İthalata dayalı bir ham maddeyle mücadele vermek zorundayız. Bu ithalata dayalı ham maddenin kolay taşınabilir olması, kolay bir şekilde elimizin altında olması için de biz İhracatçılar Birliğiyle beraber bunun stratejik metal stratejisinde bakılması, Cumhurbaşkanlığımızın, bakanlıklarımızın ve devletimizin bakırı stratejik metal statüsünde görerek bununla ilgili çalışmalar yapmasıyla ilgili girişimlerde bulunuyoruz” açıklamasında bulundu.